Kargalar eşelemesin diye.

Esen Küçüktütüncü
3 min readNov 11, 2020

Kaçta kalktığımın bir önemi yok, ilk iş camdan dışarı bakıyorum. Gün ağarmamışsa tasalanmama gerek olmuyor ama binaların sırtından sıyrılıp kendini yukarılara taşımışsa güneş, hemen aklım çiçeklerime gidiyor.

Bazen bekledikleri gibi davranmadığım oluyor onlara. Haklarını yemeyeyim iyi dayanıyorlar, zira biliyor musunuz bizim balkon çok rüzgar alıyor, öyle ki bir boğaz sefası çekmek isteyen martılar bile çok durmadan gidiyorlar hemen. Konup etrafı izlemek için harcayacakları enerji değmiyor geçen iki vapur, üç tankeri izlemeye. Arılar uğramaya başladı artık, diyorum “Siz ne yapıyorsunuz bu kadar yükseklerde? Yetmiyor mu yerdeki çiçekler?” Duymuyorlar tabii, ya da duymamazlıktan geliyorlar.

Çapa, tırmık falan hiç elim varmıyor onlara. Zaten nohut konservelerinden devşirme saksılarım da gerek duymuyor öyle alet edevata. Menekşelerim rekabetsizce paylaşıyorlar saksıyı. Hırs bulunmaz bu çiçeklerde, otlar istilacıladır ama. Başı boş bırakırsan hemencecik ele geçirirler varını yoğunu. Bizim İhlas Amca vardı babamın arkadaşı, ne zaman gelse bizim eve tüm gül lokumlarını bitirirdi. Çenesine ve yakasına bulaşmış nişastaya aldırmadan derdi: Boy vermeden vuracaksın asinin boynunu.

Ne diyordum, hah evet, çiçeklerim. Kalbimin en derininden severim onları. Güneş gördüklerinde bir coşarlar ah bir görseniz. Güzelcene beslerim onları, ben ne yersem yemediğim onlarındır. Böyle güzel olunca onlar, kargalar da halleniyorlar ister istemez. Ufukta görüp görebileceğin tüm parklar bahçeler onlarınken ne istiyorlar benim çiçeklerimden?

Bir kovuyorum yine geliyorlar. Başlarında da bekleyemem ya, benim de bir hayatım var. Ancak itiraf edeyim şu kargaları kovalamaktan sinirlerim -sinirlerim mi?- iyice laçka oldular. Her sesi bir kanat sesi sanıyorum artık. Silkelenen toz bezleri korkulu rüyam. Yan komşu Nevra Hanım soğan doğramaya koyulsun, hop diyorum işte çatıda yürüyorlar. Apartman boşluğundan gelen her kapı gıcırtısı zihnimin en derinlerinde yankılanıyor onların çığlıklarıymış gibi. Genleşen kaloriferin tınısına katlanamaz oldum. Her seste omuriliğimin ta dibinde konuşlanan bir akor var, koyu mor bir ışık.

Uykunun kapısından ne zaman geçildiğini kimse söyleyemez. Yine günlerden bir gün gözkapaklarımın altında sakladığım bir derin uykudayım. Kargalar yine gelmişler balkonuma, kalkıp buyur ediyorum onları. “Buyurun” diyorum “ben bunları sizler için hazırladım. Her gün besledim de büyüttüm sırf siz yiyesiniz diye.” Onlar da durur mu başlıyorlar köklerinden yolmaya fidanlarımı. Akasyalarımın dantel işlemeli yapraklarını lime lime ediyorlar. Daha yeni tomurcuklanmış Arap yaseminlerimi büyük bir zevkle, hiç acele etmeden midelerine atıyorlar. Her çığlıklarında yenileri peyda oluyor, bir bakıyorum tüm balkon kara lekelerle dolmuş.

Soluğumu ciğerlerimin en derinine çekerek uyanıyorum. Gece lambamı açık unuttuğumdan kendi fizyonomim büyüyen gölgelerle bir kargaya benziyor. Uykum gecenin derin cebinde kayboluyor. Ayağımla yoklayarak buluyorum terliklerimi, yorganımı sırtıma alıp çıkıyorum balkonuma. Gecenin karanlığında o canlı renklerden eser yok, gibi bir karmaşa hakim birkaç metrekarelik alanda.

“Ne pahasına olursa olsun koruyacağım sizleri. Bana minnet duymanızı istemiyorum, kendim için yapıyorum bunu.”

İşte bu yüzden çiviledim kendimi balkonumun duvarına. Hep başındayım çiçeklerimin, anayurdum onlar benim ve ben de her daim nöbetteyim. Çiviler delip geçerken derimi hiç yanmadı canım. Kan görmeyeyse alışkınım kuruyan ellerimden akmasından. Tırnaklarımla havalandırdığım toprağın kokusuyla karışan demirimsi koku. Başta kargalar gelmeye çekindiler tabii, ama sonra sonra baktılar benim bir yere kıpırdadığım yok, yüz buldular yine yiyorlar papatyalarımı. Göz göze geldiğimizde anlıyorum, onlar gözlerimi dolduran yaşların gün ışığından olduğunu sanıyorlar.

--

--

Esen Küçüktütüncü

Researcher in affective computing, consciousness and the mind. Also happens to cycle, a lot. www.esenka.co